Sağlık Okuryazarlığı
Herkes İçin Sağlık Okuryazarlığı

Bir Çocuk Hakları Sorunsalı: Yüksek Sezaryen Oranı ve Hekimlerin Kendi Doğum Tercihleri

Ülkemizdeki sezaryen oranlarının yüksek olduğunu bilmeyen yoktur. Her ne kadar sezaryen oranı yalnızca bizim ülkemizde değil, diğer ülkelerde de artış eğiliminde olsa da yine de Avrupa’da ve dünyada bu konuda ön sıralardayız.

Rakamlarla konuşmak gerekirse, 2015 yılı sezaryen oranımız %53,1.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) önerdiği oran ise %15.

Aradaki fark bize tıbbi bir zorunluluk olmadan yapılan sezaryen doğum oranları hakkında fikir verebilir. Bu konuyu önemsiyorum çünkü normal doğumun hem bebek hem de anne için pek çok açıdan daha sağlıklı bir tercih olduğu pek çok bilimsel çalışmada belirtilmektedir. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin normal vajinal yolla doğumun bebekler için faydalarını açıkladığı bölümde konu gayet güzel özetlenmiş:

“Bebek için faydalarının başında, bebeğin ana rahmindeki gelişimini tamamlamak suretiyle temel vücut fonksiyonlarının gelişimlerini tamamlamış olmaları nedeniyle, vajinal yoldan dünyaya gelen bebeklerde akciğerlerde gelişim geriliği gibi bazı sorunlara rastlanmaması ve yine bebeğin vajinal doğumda, doğum kanalından geçerken uğradığı baskı sonucunda amniyon suyunun atılması ve bu şekilde bebekte solunum sıkıntısı risklerinin azalması gelir. Yine yapılan çalışmalarda, vajinal doğum yoluyla dünyaya gelen bebeklerin hormon seviyelerindeki olumlu artış dolayısıyla gerek çevrelerindeki dünyayla gerek anneleriyle daha sağlıklı bir bağ kurdukları ve yine vajinal doğum sırasında maruz kaldıkları bir takım bakterilerin bebeklerin bağışıklık sistemine son derece önemli katkı sağladığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Son olarak bilimsel veriler, vajinal doğumla dünyaya gelen bebeklerin sezaryen yöntemle doğan bebeklere nazaran yoğun bakıma daha az oranda alındıklarını göstermektedir.  Öte yandan bebeğin sağlıklı gelişimi için son derece önem arz eden anne sütünün salınımı da, vajinal doğum sırasında kasılmaların gerçekleşmesi için salgılanan oksitosin hormonu nedeniyle daha iyi bir şekilde uyarılmış olmaktadır.”

Sezaryen doğum ise, çocuk veya anne için gerekli olduğu zaman hayat kurtarıcı fakat elzem olmadığı takdirde de uygulanılması önerilmeyen, sağlıklılık olasılığını azaltan bir müdahaledir. VeÇocuk Hakları Sözleşmesi Madde 32 der ki: Çocuk, sağlığına, eğitimine ve gelişmesine zarar verecek her türlü işe karşı korunma hakkına sahiptir. Sezaryen operasyonu, çocuğun sağlıklı bir yaşam sürme hakkına etki ediyorsa bunu bir sorun olarak görüp sorunun kaynağına inerek çözüm aramak şarttır.

Yüksek sezaryen oranının sorumluluğunu tek bir tarafa yüklemek çok mantıklı durmuyor. Sağlık sistemi, yasal mevzuat, hekimler, ebeler, aileler ve toplum olarak top yekûn ele alınması gereken bir mevzu. Ancak sorunu hekim ve aileler penceresine indirgemek belki de çözümü kolaylaştırabilir. Çevremizde duyarız kimi kadın normal doğum ister, ancak bu konuda hekiminde kendisi kadar kararlı bir duruş göremez. Hekimiyle güvenli bir ilişki kuramaz ve bir şekilde sezaryene ikna olur.

Kimi hekim de herhangi bir sezaryen sebebi bulunmayan gebeyi normal doğuma ikna edemez. Acaba bu oranda, gerekli olmadan sezaryene yönlendiren hekimlerin mi payı büyük, yoksa gerekli olmadan sezaryen talep eden ailelerin mi diye araştırırken çarpıcı bir yayına rastladım ve bu yayını paylaşmak istedim.

2017 yılında Bursa’da yapılan bir araştırmada, Kadın Hastalıkları ve Doğum (KHD) hekimlerinin %82’si DSÖ’nün önerdiği %15 sezaryen oranının ülkemizde uygulanamayacağını düşünüyor. Ama aynı zamanda %70’i bizim sezaryen oranımızı yüksek buluyor. Önerdikleri ortalama sezaryen oranı ise %31. Bunun yanında her iki KHD hekiminden biri, ailelerin sıklıkla gerekli olmadığı halde sezaryen ile doğurma talebinde bulunduğunu belirtmiş. Hekimler, sezaryen artış oranının en büyük nedeni olarak mediko-legal nedenleri (%34) gösteriyorlar. Hekimlerin mesleki riskler, yasal durumlar nedeni ile defansif tıp uygulamalarına yönlenmesi ve sezaryeni de bir kaçış olarak görmesi gayet anlaşılabilir bir durum. Kendilerini korumaya alıyorlar.

Buraya kadar çok da şaşırtıcı bir sonuç gözükmüyor diye düşünebilirsiniz. Ancak yine aynı çalışmada çok çarpıcı bir sonuç var ki, o da çocuğu bulunan KHD hekimlerinin %72’sinin ilk çocuğu sezaryen yoluyla dünyaya gelmiş. Bu büyük çelişkiyi açıklamak oldukça zor görünüyor. Hekimlerin yüksek sezaryen oranından şikâyetçi olmalarına rağmen ülke genelinden daha yüksek oranda bu doğum şeklini kendilerinin tercih etmeleri sizce de şaşırtıcı değil mi? Yüksek sezaryen oranında yasalar, ailelerin tercihleri gibi sebepleri öne süren hekimlerin kendi hayatlarında normal doğumdan bu kadar kaçınmalarını nasıl anlamlandırmak gerekir? Terzi kendi söküğünü yine mi dikemiyor? Peki çocuğu kendi isteğiyle normal doğumla dünyaya gelmemiş bir hekim, normal doğum yapabilmesi adına gebeyi ne ölçüde teşvik edebilir? 

Çocuk hakları daha anne karnındayken başlayan ve doğumla devam eden bir süreç. Bu nedenle keyfi sezaryeni, bebeğin sağlıklı yaşam hakkına müdahale eden bir uygulama olarak görüyorum. Aileler karar verirken bunun vebalini de düşünmeli, çocuk hakları bağlamında vicdan muhasebesi yapmalı, hekim tercihlerini de bu doğrultuda yapmalıdır. 

Kaynaklar

1. Görsel https://www.france24.com/en/20181012-health-childbirth-women-doctors-warn-global-c-section-epidemic-rates-soar-caesarean-lancet

2. http://www.tjod.org/wp-content/uploads/2017/01/ARTAN-SEZARYAN-ORANLARINA-KARSI-HAZIRLANAN-MEVZUAT_09012017.pdf

3. Dr. Elife Göksal. Sezaryen Doğum Oranları Hakkında Kadın Hastalıkları Ve Doğum İle Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanları Ne Düşünüyor? Bursa Örneği. Uzmanlık Tezi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Bursa-2017

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.